1 Mart 2013 Cuma

Hamlet'in Ophelia'ya söylediği gibi  "Tanrı insana sadece bir yüz verir. İnsan ise kendisine bir tane daha yaratır.Olduğumuz ve göründüğümüz kişiler kimliğimizin birer yarısını oluştururlar, ve aralarında süren sonu gelmez kavganın hiçbir zaman galibi yoktur. Hırslarına köle olup bu kavgayı kendi içlerinde söndüremeyenler kaybetmeye mahkumdurlar."

13 Temmuz 2012 Cuma

Küçük Aptal evet o benim *-*

Bazen aptal olduğumu düşünüyorum.Hatta bazen de değil ya ben baya baya aptalım.Valla bak.Şu zavallı küçük beynimi olmucak insanları düşünerek iyice düşünemez hale getirdiğim için...İyice yıpranmış kalbimi atmaya zorladığım için...Boktan olan hayatımı daha boktan hale getirdiğim için..Elimden geleni yapıcam diyip boşa kürek çektiğimi "sen şunları yapmadın" diye karşıma çıktıklarında anladığım için...Oysa ben bilmediğin daha bunları da yaptım bak diye gözlerine sokmadığım için...Onların hayatında önemli olduğumu düşündüğüm için...

 İşte ben tüm bunlar için aptalım...Gerçekten sevebilmeyi ve sevilebilmeyi dilediğim için ! İlk özür dileyen en cesurdur, ilk affeden en güçlü, ilk unutan en mutludur derler. Cesur da oldum en güçlü de.Bu sefer aptallık yapmayıp en mutlu olmalıyım.İlk ikisini de yapabildiysem diğeri de olur sanırım ?
 İç ses=Bok olur! (Teşekkürler iç sesim ben de seni seviyorum :* )

Son olarak kendime tavsiye = Mutluluğu bir başkasına bağlama.

5 Nisan 2012 Perşembe

Kendimle birlikteyim

Karşıyaka'da geçen iki günün ardından ağır adımlarla Bostanlı sahilde yürüdüm bugün.Çiseleyen yağmurun eşliğinde, düşüncelerim adımlarımı takip etti adımlarım ise düşüncelerimi...En son ne zaman gelmiştim bu sahile,daha önce kaç kere gelmiştim ? Yaz sıcağında, güzel bir sonbahar akşamında, güneşin yüzünü gösterdiği bir kış gününde, yağmurun eşlik ettiği akşamüzeri baharında...Yalnız ya da insanlarla...Bugün, gün batımı ve yağmur eşlik etti.Yanımdaki dostum onlardı:)

Kendimi düşüncelere kaptırmış Bostanlı İskelesi'ne doğru ilerlerken birden vapur telaşı kapladı içimi.Son anda yetiştiğim Konak Vapuru'na büyük bir adımla bindim.Üst kata yöneldim en arkaya.Bunu hep yapıyordum sanırım.Giderken izlemek, geriye bakmak...Arkada bıraktıklarına son bir bakış atmak...

Vapurun hareket etmesiyle içimi her zamanki huzur kapladı yine.Denizin ruhumu dinlendirdiğini düşünmüşümdür hep.Ucu açık şehirde yaşamak.Deniz aşırı olmak.Kıyı gördü mü bir şehir, ucu bucağı sonsuz olacak.İstanbul'da yakalayamadığım o huzuru İzmir Denizi'nde buluyorum.Denizin sıkışmamış sonsuz hissi.Bir yandan karşı kıyıya yakınken,diğer yandan sonunu göremediğin bir mavilik...

Deniz bugün çarşaf gibiydi.Tek dalga, yararak ilerleyen vapurdan geliyordu sadece.O kadar sakindi ki deniz bugün bana çok benziyordu.Yağmur bulutlarının arasından süzülen akşam güneşinin veda hüzmesi, koyuya çalan maviliğe huzur bırakıyordu.Ya da ben o ışıkta huzur arıyordum...Sonra uzaklaşan kıyıya çevirdim yüzümü.Akşamın ilk sinyallerini veriyordu şehir.Işıl ışıl veda ediyordu Bostanlı, Karşıyaka...Denizin ortasında olmak,her şeyden uzakta burada kapalı kalmak rahatlatıyordu beni.Dinledim, kendimi dinledim yol boyu.Derin derin nefes aldım.Denizi içime çektim, yağmuru içime çektim, ışığı içime çektim, şehri içime çektim,rüzgarı içime çektim,balıkları martıları doğaya ait ne varsa içime çektim ! Kocaman doldum.Mavilik oldum,ışıl ışıl oldum,balık oldum.O anda bir de Orhan Veli'nin dizeleri oldum."Bir de rakı şişesinde balık olsam." Diye düşündüm.Yakındır...Oda yakındır dedim kendi kendime ;)

Ne kadar zaman sonra vapur Konak'a yanaştı hatırlamıyorum.Yavaşlayan motor sesiyle çıkışa yöneldim.Yine büyük bir adımla kıyıya ayak bastım.Eve doğru yürüdüm.Konak Devlet Tiyatrosu'nun önünden geçerken birden kendimi bilet gişesinde buldum.Nisan programını alıp göz attım.Aradığım orada duruyordu işte.Görevliyle konuştuktan sonra bir sonraki Akşama bilet almak için cebimdeki son nakit parayı uzattım."Bir Garip Orhan Veli" ye tek kişilik bilet lütfen :) Rakı şişesinde balık olmak için ideal bir gündü sanırım :)Biletimi çantama koyarken üniversitemin ilk yılları geldi aklıma.Arkadaşlarımla cebimdeki son paraya kadar içtiğim günler..Eve dönecek para olmazdı bazen cebimizde ama genede son kuruşuna kadar içerdik.Nasılsa eve dönerdik :) Yine ve yine !!!

Düşündüm, yol boyu düşündüm yine...En çok yolda yürürken severdim ya ben düşünmeyi ya da yolculuk yaparken.Ne zamandır kendi başıma bir şeyler yapmadığımı fark ettim.Tek başıma kahve içmiyordum bir kafede,tek başıma Kordon'da gün batımında biramı yudumlamıyordum, tek başıma yemek yemeye gitmiyordum, tek başıma sinemaya gitmiyordum, tiyatroya gitmiyordum ve vapura binmiyordum...Kendime sakladığım rutinlerimi yapmıyordum ne zamandır.Bugün yeniden başladım.Vapura ilk adımımla başladım...

Yeniden rakı şişesinde balık olmanın zamanı geldi ;)

27 Mart 2012 Salı

Kitaplar ve İnsanlar

Genelde okuduğum kitaplarla aramda bir bağ kuruyorum.Kitaptaki insanları hayal ediyorum, onların hayatlarını yaşıyorum, onlarla üzülüyorum, onlarla seviniyorum...Bazen kendimi onların yerine koyup düşünüyorum.Ben olsam napardım acaba diye...

O kadar sıkı sıkı bağlanıyorum ki.Misal; 2haftadır yolda okula gidip gelirken ve ders aralarında okuduğum kitap.Son 12 sayfası kalmış.Bitti biticek.Hemen bitsin istemiyorum.Elimden bırakmak istemiyorum.Oysa şuan hali hazırda ondan sonra okumak için sıraya koyduğum 3tane kitap var.Ama ben inatla son kalan sayfaları tek tek okuyorum.

Kitaplarla vedalaşmalarım hep zor gelir bana.Sanki terkediliyormuşum gibi üzülürüm.Kendimi yalnız hissederim bir an.Bir boşluk sarmalar bütün zihnimi.Bazen o kadar çok bağlanırım ki,hiç bitsin istemem...Tıpkı insanlara bağlandığım gibi.Her zamanki gibi ilk sayfaları sıkıcı gelir.Beklerim...Beni içine alacak bütün benliğimi dolduracak olan hikayenin can alıcı noktasını.O an gelir ve kitap benim için her saniye daha heyecanlı hale gelir.Okurum okurum çok okurum.Her şeyi bırakıp okurum.Yolda,evde,okulda, yolda yürürken bile...Aklımda hep kitap cümleleri olur.Oradaki hayat beni içine alıverir...Sonra ben o kitaba alışmış ve benimsemişken bitsin istemem.Gitsin istemem.Ve bile bile son sayfaları okurum.Bir ilişkinin biteceğini bile bile gülmek ve umut etmek gibi bir şey bu.Terk edileceğini bile bile adım atmak gibi bir şey bu.Garip bir his.Son sayfalara gelinir.Hikayenin sonu hakkında fikrim vardır aslında ama bir mucize beklerim.Ya farklı bir son olursa diye.Yazarın beni şaşırtmasını isterim.Hikayenin kaderi onun elindedir nasılsa.O nasıl hissederse öle bitecektir kitap.Ve yüzümde hafif bir tebessümle gülümserim heyecanımı gizleyerek, içimdeki korkuyu atmaya çalışarak son sayfayı çeviririm.Veeeee son cümleleri okurum.Bazen en unmadık sürprizler beni bekler, bazense bildiğim sonu okurum o cümlelerde.Sonra, son kapağı kapatıp arkama yaslanırım.Düşünürüm hikayeyi baştan sona..Nasıl başlamıştı,nasıl gelişmişti ve nasıl bitmişti.Bir yalnızlık hissi çöker yüreğime.Eeee napıcam ben şimdi yarın nasıl davranıcam nasıl yolculuk yapacağım diye düşünmeye başlarım.Alıştığım heyecanın ellerimden kayıp gitmesi sıkıntı verir aniden.Sonra kitaplığa bakıp ooo daha okunacak yeni hikayeler var yarın başlarım birine derim.Ama yapamam her şey güzelmiş gibi devam edemem hayatıma.Arkasından, yok bir kaç gün geçsin kitabı sindireyim iyice etkisi geçsin öyle başlarım sözleri takip eder düşüncelerimi...Kendimi bu kadar çok boğup hikayelere kaptırmayayım derim...

İşte benim kitaplara karşı hissettiklerim bunlar.Aslında insanlara karşı da hissettiklerim bunlar.Başladığım bir kitapla, hayatıma giren bir insanın bende bıraktığı hisler...İkisininde sonunda terkediliş var.Bile bile sona adım atmam var.Yazarın sonunu kabullenişim var...

Elimdeki kitabın son 12 sayfası.Bu gece değil ama yarın bitecek...Yarın bir kitap daha kitaplığımda yerini alacak.......Aaaa aklıma ne geldi hemen anlatıvereyim kitap demişken ;) Bugün D&R'e uğradım yeni bir kitap gördüm."Şahane hatalar" kitabın adı.Her bölümün sonunda sana 2 seçenek sunuluyor ve sen seçimine göre o sayfaya gidip hikayeye devam ediyorsun.Bölümler böle böle devam ediyor.Ve her seçiminle hikaye farklı bir yön alıyor...Yarın gidip o kitabı alacağım.Biraz benim de tuzum olsun hikayenin akışında :) daha da keyifle okurum.Belki bu sefer son benim istediğim gibi olur ;)

Uzun lafın kısası yeni kitaplar okumak gerek, yeni hikayelere şahit olmak gerek.Kitaplar insana yol gösterir tıpkı hayattaki tecrübeler gibi...O zaman napıyoruz bol bol kitap okuyoruzzzz...

Her geçen gün güzel kitaplarla tanışmanız dileğiyle... ;)

9 Mart 2012 Cuma

Fark

Tanıdık gelen sanki hiç gitmemiş hissi uyandıran Estambul...Uçağa bindiğimde farkettiğim tesadüf...Aynı koltuk numarası (23F) ile geliyordum.Ama bu sefer iki fark vardı ;)

29 Şubat 2012 Çarşamba

Yeni bilgi

"Bir insanın; yüceltilip, göklere çıkartılıp, mutlu olmasını sağladıktan sonra, keyfini süremeden aynı kişi tarafından yukarıdayken elinin bırakılıp, yere düşüşünü izlemek..." Ben buna çakılışı diyorum.En unmadık anda karşılaştığı tepkiyle allak bullak olmak...

Aklımın almadığı, insan var olduğunu sandığı bir şeyin aslında olmadığını nasıl anlar? Bir anda nasıl keskin duygu geçişleri yaşar?(Bir anda yada kısa zamanda) Garip.İnsanları anlayamıyorum sanırım.Ya da ben kendimi anlatamıyorum.Her şey birbirine girmiş durumda.Düşünceler düşünceler...Kemiriyor her hücremi.

İleriye yönelik düşündüklerinin saniyesinde sen hazır değilken yok olması...O an senden çok şey götürür işte.Ama hangi olay planlı olabilir ki bu olsun.

Aceleci davranmamak gerek sadece.Tanıma sürecini hızlandırmamak.Bu kadar çok yakınına almamak...Her geçen gün insanoğlu yeni bir şeyler öğreniyor işte.

Hayatıma eklenen yeni bilgi= Şehirlere anlam yükleme, Sadece kendin için nefes al ve emin olmadan adım atma.Yoksa kırılmanın ve üzülmenin ötesini yaşarsın.Ama sen bunu da hissettirme.Kendine bile.

21 Şubat 2012 Salı

iki şehir mi iki insan mi ?

" Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim..."

Bu aralar Nazım Hikmet'in bu dizeleri hakim aklımın her köşesine.Ne güzel de söylemiş.Şimdi kızsam mı sevsem mi seni bilemedim der gibi.Kızamıyor olmanın verdiği sevinçle bazen kırılıyor olabilmenin verdiği hüzün...Herşeye rağmen bir insanla birlikte olabilmek.Nasıl bir his ki bu terketme isteği uyandırmıyor...Nasıl sağlam bir adım ki geriye atmıyor.Nasıl bir istek ki bu hep o nun yanında olmayı düşlüyor...

Mesafeler engel mi ki bunları hissetmeye ? İki şehir insanı ayırabilir mi ki? Değilmiş! Önemli olan şehirlerin yarattığı mesafe değilmiş, aslında önemli olan iki insanın yarattığı mesafeymiş bunları hissetmeye engel...